İslam’da Peygamber

Bütün kâinatın yaratıcısı, sahibi ve hâkimi olan Cenab-ı Hak sonsuz âlemin dünya dediğimiz ve içinde yaşamakta olduğumuz bu bölümünde insanı görevli kıldı. Ona bilme, düşünme ve anlama gücü, iyi ile kötüyü ayırma yeteneği, seçme ve iradesini kullanma kabiliyeti verdi. Tasarruf yetkileri bağışladı. Kısacası, ona özgürlük verdi ve yeryüzüne halifesi olarak gönderdi.

Dünyada temel anlamda insanın özgür bir şekilde seçebileceği Hak ve batıl olmak üzere iki taraf bulunmaktadır. Hak tarafı Allah’ın yolunu batıl ise Şeytan’ın yolunu temsil etmektedir. Allah-ü Teâlâ insanın doğru-Hak olanı bulabilmesi için insanlara yol gösterici olarak ilahi mesajlar ve bu mesajları onlara aktararak ve aynı zamanda yaşayarak gösterecek kendi içlerinden seçtiği peygamberler göndermiştir. İnsan eğer ilk tarafı seçerse dünyada huzur ve sükûn bulacak ve sonsuz bir hayat olan âhirette cennet denilen ebedi rahatlık ve mutluluğa kavuşacaktır. Fakat diğer yol olan Şeytan’ın yolunu tercih ederse hem dünyada sıkıntılar içerisinde kalacak hem de âhirette cehennem denilen ebedi huzursuzluk ve mutsuzlukla cezalandırılacaktır. İnsanın kendisine verilen bu tercihi Allah’tan yana kullanmasına İslam denir.

Kâinatın Hâkimi işte bu telkinle insanoğlunu dünyaya yerleştirdi. İnsanların ilkine (Hz. Âdem ve Havva) yeryüzünde nasıl yaşamaları gerektiği konusunda da bazı emirler verdi. Bu ilk insanlar cehalet ve bilgisizliğin karanlığında dünyaya gelmemişlerdi. Aksine onlar bilgi sahibi olarak dünyaya gönderilmişti. Onlar bazı gerçekleri biliyorlardı. Hayatın bazı kurallarını öğrenmişlerdi. Hayat tarzları, Allah’a itaat yani İslâmiyet’ti. Onlar evlâtlarına da “müslim” (müslüman), yani Allah’a itaatkâr olma emrini vermişlerdi.

İslâm nimeti her devirde insana ancak iki kaynaktan gelmiştir. Birincisi, Allah’ın kelâmı, ikincisi Allah’ın peygamberleri (Allah’ın selâmı onların üzerine olsun). O peygamberler ki Allah-ü Tealâ tarafından sadece kelâmını yaymak, buyruklarını duyurmak ve açıklamakla değil, aynı zamanda bunların nasıl tatbik edildiğini ve başkalarına nasıl örnek olabileceklerini göstermek için de görevlendirilmişlerdir. Allâh-ü Teâlâ tarafından yeryüzüne gönderilen ilk Peygamber Hz. Âdem son peygamber ise Hz. Muhammed’dir.

Kur’ân-ı Kerîm’de ismi geçen peygamberler şunlardır:

  1. Hz. Âdem (a.s)
  2. Hz. İdris (a.s)
  3. Hz. Nûh (a.s.)
  4. Hz. Hûd (a.s)
  5. Hz. Sâlih (a.s)
  6. Hz. İbrâhîm (a.s)
  7. Hz. İsmâîl (a.s)
  8. Hz. Lût (a.s)
  9. Hz. İshâk (a.s)
  10. Hz. Yâkûb (a.s)
  11. Hz. Yûsuf (a.s)
  12. Hz. Eyyûb (a.s)
  13. Hz. Şuayb (a.s)
  14. Hz. Mûsâ (a.s)
  15. Hz. Hârûn (a.s)
  16. Hz. Dâvûd (a.s)
  17. Hz. Süleymân (a.s)
  18. Hz. Zülkifl (a.s)
  19. Hz. İlyâs (a.s)
  20. Hz. Elyesa (a.s)
  21. Hz. Yûnus (a.s)
  22. Hz. Zekeriyyâ (a.s)
  23. Hz. Yahyâ (a.s)
  24. Hz. Îsâ (a.s)
  25. Hz. Muhammed (s.a.v)

Bunların dışında Hz. Üzeyr, Hz. Lokmân ve Hz. Zülkarneyn isimleri de geçmekte olup Peygamber olup olmadıkları bilinmemektedir.

Peygamberler aynı zamanda, Kur’ân’ın belirlediği amaçlara varılabilmesi için, fertler ile toplumu denetlemeye, insan hayatının eksikliklerini düzeltmeye de memurdurlar. Bu iki unsur et ve tırnak gibi birbirine öylesine bağlıdır ki, bunları birbirinden ayırırsak, ne dinin gerçek anlamını kavrayabilir, ne de doğru yolu bulabiliriz. Kur’an’ı, Allah’ın Resulü’nden ayırdınız mı, bir yere varamazsınız.

Eski çağlarda olduğu gibi çağımızda da insan, İslâm nimetine ezelden beri süregelen yine şu iki kaynaktan ulaşabilir. Birincisi, Allah’ın kelâmı ki, artık sadece Kur’an-ı Kerim şeklinde bulunabilir, ikincisi, siret-i nebevi ki, artık sadece Hz. Muhammed (s.a.v.) in hayatı ve hadislerinde saklı bulunmaktadır.

Her zaman olduğu gibi, bugün de insan, İslâm’ın idrâkine ancak Kur’an-ı Kerim’i Hz. Muhammed ve Hz. Muhammed’i de Kur’an-ı Kerîm vasıtasıyla kavrayarak varabilir. Her ikisini birbirinin yardımıyla anlayabilen kimse, İslâm’ı da anlayabilmiş demektir. Aksi takdirde ne din anlaşılabilir, ne de doğru yol bulunabilir.

Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vazifesi aynı olup, aynı amacı taşıdıkları için, onları gerçek anlamda kavramamız, ancak o vazife ve amacı anlama derecemize bağlıdır. Bu gerçek unutulduğu takdirde, Kur’an-ı Kerim yalnız sözler yığını ve siret-i Nebî de sadece bir hayat hikâyesi ve olaylar zincirinden ibaret kalır.

Kaynak : Mevdûdî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı

1 yorum

Donald Obrien 06.09.2023 - 17:51
I really like reading through a post that can make men and women think. Also, thanks for allowing me to comment!
Add Comment